Selvi Ankara Disleksi Merkezi olarak, deneyimli ve profesyonel kadromuz ile, değerli öğrencilerimize özel öğrenme güçlüğü alanında eğitim veriyor, her bir öğrencimiz ile birebir ilgileniyoruz. Disleksi üzerine yoğun tecrübe sahibi uzmanlarımız ile derslerimizde en iyi eğitimleri almalarını sağlıyor ve mutlu bir eğitim dönemi geçirmeleri için tüm kadromuzla elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
Disleksi, normal ya da normal üzeri zeka düzeyine sahip, fiziksel ya da ruhsal herhangi bir bozukluğu olmayan bazı bireylerin; okuma becerilerinde zorluklar yaşaması durumudur. Disleksi, akıcı okuma ve okuduğunu anlama sorunuyla kendisini gösteren nörolojik temelli bir öğrenme güçlüğüdür. Disleksili insanlar kelimeleri oluşturan farklı sesleri tanımakta ve bu sesleri harflerle ilişkilendirmekte zorluk yaşarlar. Genellikle okuma bozukluğu şeklinde gözlemlenen disleksi, aynı zamanda dikkat ve hafızayı da etkileyebilir.
Disleksili çocuklarda motor bozukluklar sıktır. Sol eldeki belirgin zayıflığın yanı sıra sağ el yavaşlığı dikkat çeker. Konuşmaya geç başlama, konuşmanın yavaş gelişmesi ve tam bir ifade yetisi kazanamaması söz konusudur. Disleksinin şiddeti bireyden bireye değişebilir.
Okul öncesi küçük bir çocuğun disleksili olabileceğine dair belirtiler arasında geç konuşma, yeni kelimeleri öğrenmede yavaşlık, kelimeleri söylerken ses sırasını karıştırma ya da birbirleriyle benzer kelimeleri ayırt etmede zorluk yaşama, harfler, renkler ve sayıların isimlerini hatırlamada zorluk çekme bulunmaktadır.
Okul çağında olan bir çocuğun disleksi belirtileri daha da belirgin hale gelebilir. Bu belirtiler arasında ise yaşına göre beklenen seviyenin altında okuma, duyduklarını anlama ve kavramada sorunlar yaşama, doğru kelimeyi bulma veya sorulara cevap oluşturmada zorluk çekme, heceleme ve imlada zorluk yaşama, okuma ödevlerini normalden uzun sürede tamamlama ve okuma içeren faaliyetlerden kaçınma bulunmaktadır.
Okul Öncesi Dönemde:
Okul Döneminde:
Her ne kadar disleksinin tanılanmasında ülkemizde dâhil olmak üzere birçok ülkede yaygın olarak zekâ testleri kullanılıyor olsa da, araştırma sonuçları disleksi ve diğer okuma sorunlarının her zekâ düzeyine sahip çocukta görülebileceğini göstermektedir. Dolayısıyla araştırmacılar arasındaki yaygın görüş, disleksinin zekâ ile açıklanamayacağı, çocuğun zekâ testi sonucu ile okuma becerisi arasındaki farka bakılarak tanı konulmasının ise yanlış bir pratik olduğu yönündedir. Dolayısıyla disleksi, bireyin zekâ seviyesi ile ilgili bir sorun değildir. Albert Einstein, Edison, Leonardo Da Vinci, Pablo Picasso, Wolfgang Amadeus Mozart, Walt Disney, Bill Gates, Stephen Hawking, Winston Churchill, Henry Ford, Alexander Graham Bell gibi tarihe mal olmuş birçok kişi de çocukluklarında bu sorunu yaşamışlardır.
Disleksi hangi test ile anlaşılır sorusu disleksi belirtileri gösteren çocuklara sahip ailelerin sıklıkla merak ettiği bir konudur. Tanı için kullanılan testler arasında, Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeğinin 4. versiyonu olan WISC-4 testi bulunmaktadır. Bu test ülkemizde en güvenilir testtir. Testin hitap ettiği yaş grubunda bulunan bireylerin zihinsel yetkinliklerini ölçmeye yarayan bir zekâ ölçeğidir. 6 yaş 0 aydan, 16 yaş 11 aya kadar olan bireylere uygulanabilmektedir. Disleksi olup olmama konusunda, mevcut belirtiler gösteriliyorsa yapılması gereken yaşa ve döneme uygun bir disleksi testine girmektir. Bu doğrultuda belirti gösteren çocuklara “Disleksi Belirtileri Testi (Dis-TES)” uygulanmaktadır. Bu test aynı zamanda sadece disleksi için değil, özgül öğrenme güçlüğünün diğer alt alanları olan disgrafi ve diskalkuli için de tanı koymaya yardımcı olur. Disleksi testi, 7-14 yaş arasında bulunan çocukların patern, bellek, okuma, yazma, matematik alanlarındaki eğitsel performanslarının belirlenmesini sağlar ve direkt öğrencilerle uygulanarak sonuç alınmasına olanak tanır.
Disleksinin bilinen belli bir tedavisi yoktur ve bu bir hastalık olmadığı için ilaç tedavisi de bulunmamaktadır. Disleksi yaşam boyu süren bir sorundur. Bu nedenle disleksi için herhangi bir tedavi yönteminden bahsetmek yanıltıcı olabilir. Fakat verilecek bireysel planlanmış eğitim programlarıyla ve çeşitli terapilerle müdahale edilebilir. Terapinin amacı; her çocuğun ihtiyacı doğrultusunda öğrenme deneyimleri kazanmasını sağlamaktır. Disleksili çocuklar ne kadar erken teşhis edilirse o kadar ilerleme kaydedilmesi mümkündür. Disleksi belirtilerinin erken fark edilmesi, yoğun bir eğitim verilmesi ve çevresinin teşvik edici olması da oldukça önemlidir.
Altı farklı disleksi türü vardır. Disleksi çeşitleri şunlardır:
Özgül öğrenme güçlüğü kapsamında disleksi eğitimini başlatacak olan en önemli süreç bireyi teşhis etme sürecidir. Bu süreçte disleksili birey tanımlanır ve disleksisinin düzeyi belirlenerek kişiye özgü eğitim planı hazırlanır. Disleksili çocukların eğitimleri özel eğitim merkezlerinde uzman kişiler tarafından uygulanmalıdır. Özel eğitim merkezlerinde çocuğun gözlemlenmesi ve eğitim sürecinin dikkatli bir şekilde takip edilmesi önemlidir. Sadece özel eğitim merkezlerinde değil, eğitim çocuğun sosyal çevresinde ve evinde de desteklenmelidir. Okuma desteği bireysel olarak çocuğun gelişimine bağlıdır. Okumada gelişimsel durumun detaylı analizi yapılır. Düzenli olarak okuma desteği sağlanmalıdır. Buna ek olarak, evde de okuma ortamı yaratmak ve birlikte okumak da okuma gelişimini önemli ölçüde geliştirmektedir. Yazma desteği, okuma desteğinden ayrı olarak verilmelidir. Okuma desteğinde olduğu gibi, başlangıçta çocuğun bireysel gelişim seviyesi belirlenmelidir. Doğru bir eğitim ile disleksili çocuklar yaşıtlarının bulunduğu düzeye oldukça yaklaşabilmektedir.
Aileler, alanında uzman eğitimcilerin disleksili çocuk için planladığı eğitim stratejilerinin ve aktivitelerinin, verilen öneriler doğrultusunda evde de devam etmesini sağlamalıdır. Aileler bu eğitimi desteklemek için bazı materyalleri temin edebilirler ve amaca yönelik aktivitelerde bulunabilirler. Disleksili çocuk için resimleri bol olan kitaplar tercih ederek evde birlikte okuma yapılmalıdır. Bu kitaplar, çocuğunuzun okuma düzeyinde olan ve ilgisini çekecek kitaplar olmalıdır çünkü disleksili çocukların konuya ilgi duymaları çok önemlidir. Bu okuma aktiviteleri düzenli bir şekilde sabırla devam ettirilmelidir.
Disleksi görme veya işitme sorunlarından, zekâ geriliğinden veya beyin hasarından kaynaklanmaz. Gen veya beyin gelişimi farklılıklarından kaynaklandığı bilinmektedir. Beynin anatomisinden ve işleyişinden dolayı bu öğrenme güçlüğünün ortaya çıktığının düşünülmesindeki sebep ise, disleksili olan ve olmayan bireyler arasındaki beyindeki anatomik farklılıklardır. Bunun yanı sıra akıllara sıklıkla disleksi genetik mi sorusu da gelmektedir. Disleksinin genetik bir yönü bulunmaktadır. Disleksili bir anne ya da babanın olmasının çocukta okuma güçlüğü için önemli bir risk etkeni olduğu belirlenmiştir. Ailede disleksi görülmesi, çeşitli çevresel faktörler, gebelik döneminde beyin gelişimini olumsuz şekilde etkileyebilecek sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi gibi alışkanlıklar ve enfeksiyonlara maruz kalma da disleksinin riskini artıran faktörler arasındadır.
Disleksili çocuklarda belirtileri olabildiğince erken fark etmek çok önemlidir. Aileler çocuklarının disleksinin belirtilerine sahip olduğunu düşünüp paniğe kapılabilir ve nereye başvurmaları gerektiğini bilemeyebilir. Bu belirtiler doğrultusunda disleksi için ilk gidilmesi gereken yer pedagog değil, çocuk psikiyatrlarıdır. İlk önce bu öğrenme güçlüğünün tanısı için okulun rehberlik öğretmeni, sınıf öğretmeni ve çocuğun ailesi tarafından gözleme dayalı raporlar hazırlanır ve bu raporlar Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nde (RAM) değerlendirilir. Disleksi yaşayan çocuklar en son çocuk psikiyatri bölümüne sevk edilir. Disleksi, çocuk psikiyatrisi tarafından onaylanırsa, Rehberlik ve Araştırma Merkezleri çocuğun hayatını kolaylaştıracak eğitime yönelik birtakım planlamalar hazırlar.
Disleksili çocuk çok geç kalınmadan ve bu durum fark edilir edilmez bir uzmana götürülmelidir. Özel öğrenme güçlüğü özel bir uzmanlık gerektirir. Bu yardım sadece öğretmenlerden beklenmemelidir. Gerekli tıbbi ve psikolojik ölçümler yapılmalı, psikoeğitim ve psikiyatrik destek sağlanmalıdır.
Disleksili olan çocuk aile tarafından olduğu gibi, kimseyle kıyaslama yapılmadan ve bu özel durumu inkâr edilmeden kabul edilmelidir. Aileler sabırlı, anlayışlı ve hoşgörülü olmalıdır. Tutarlı davranmak oldukça önemlidir. Bir gün sabırlı ve anlayışlı iken diğer gün bunun aksi cümleler dememelidir.
Her bireyin kendine ait yapabildiği şeyler, ilgi ve yetenekleri olduğu unutulmadan; disleksili çocuğun yapamadıkları üzerinden değil yapabildikleri üzerinden hareket edilmelidir.
Aileler, okul ve öğretmenleri ile yakın bir iletişim içine girerek birlikte ortak adımlar atmalıdır ve okul dışında da gerekli destekleyici eğitim ve çalışmaların yapılması için ilgili yerlere yönlendirilmelidir.
Özgüven kazanması için gerekli desteğin verilmesi, sosyal faaliyetlere yönlendirilmesi, yapabildiklerinin takdir edilmesi ve teşvik edilmesine dikkat edilmelidir.
En çok dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de çocuktan utanılmamalı ve toplumdan uzaklaştırılmamalıdır. Her çocuğun büyüme – gelişme ve öğrenme seviyesinin farklı olduğunu düşünerek çocuğa dair büyük beklentiler içine girilmemeli ve zorlanmamalıdır.
Çocuğun kendisini ifade etmesine ve farklılıklarını ortaya koymasına izin verilmelidir. Gerekli ilgi ve sevgiyi verilerek, onun sizin için ne kadar değerli ve önemli olduğu belirtilmelidir.
Özgül öğrenme güçlüğü normal ya da normal üzeri zeka düzeyine sahip bireylerin okuma, yazma ve matematik gibi alanlarda sorun yaşaması olarak adlandırılırken, disleksi bireylerin okuma alanında sorun yaşaması ve akademik olarak başarısız olma durumudur. Özgül öğrenme güçlüğü okuma, yazma ve matematik gibi alanlarda yaşanan güçlüklerinin genel adıdır. Disleksi ise özgül öğrenme güçlüğünün alt türlerinden sadece biridir. Disgrafi ve diskalkuli de diğer alt türlerindendir.
Disleksili bireylerin ‘geriye okuma’ yaptığı kanısı bir söylentidir. Bu bireylerin hecelemelerinin karmakarışık olmasının sebebi, kelimeleri tersten görmeleri değil harf-ses ilişkisini ya da harfin desenini hatırlamakta sıkıntı yaşamalarıdır. Disleksili bireylerin kelimeleri tersten gördükleri ya da yazdıklarını söylemek yanlıştır.
Disleksi denilince akla gelen en popüler yanılgılardan biri, disleksili erkeklerin, disleksili kızlara oranla daha fazla olduğudur. Böyle bir genelleme yapmanın doğru olmadığı düşünülmektedir.
Sol el kullananların disleksili olma oranının daha fazla olduğu düşüncesi diğer yanlış bilinen ifadelerden biridir. Sol el kullanımı ve disleksi arasındaki ilişki son 70 yılda araştırmaların konusu olmuştur. Büyük bir kitle olan disleksili bireylerin, bir kısmında solakların varlığından söz edilebilir fakat solaklığın varlığı disleksiye işarettir şeklinde bir genelleme yapmak doğru değildir.
Disleksili bireylerin hepsinin özel yetenekleri olan, yaratıcı ve üstün zekâlı bireyler olduğu yanlış bilinen genellemelerden biridir. Disleksi ile zekâ arasında bir ilişki yoktur; her tür zekâ seviyesinde bu problemle karşılaşılabilir. “Tüm disleksili bireyler üstün zekâlı bireylerdir.” kanısı doğruyu yansıtmamaktadır. Disleksi tüm zekâ düzeylerinde görülebilen bir durum olduğu gibi üstün zekâlı ve alanında usta olan bireylerde de görülebilir.
Eğer kişi okulda başarılı bir öğrenci ise disleksili olma ihtimali yoktur düşüncesi de başka bir efsanedir. Çünkü disleksinin okulda başarısız bireylerde oluşacağına olan inancın aksine bazı disleksili bireyler, yüksek oranda görevlerine yoğunlaşarak ve çok çalışarak okulda oldukça başarılı olabilirler ve başarılı ir eğitim hayatı geçirebilirler, hatta istedikleri mesleklere ulaşabilen bireyler olabilirler. Başarısından dolayı, okul hayatı boyunca tespit edilememiş ya da geç tespit edilmiş pek çok birey bulunmaktadır.
6.Disleksi Toplumlarda Nadir Görülen Bir Durumdur
Disleksinin toplumlarda sık görülmeyen nadir bir durum olduğu yargısı, disleksi hakkında yanlış bilinen diğer bir durumdur. Her ülkede ortalama en az %5 oranında disleksili birey bulunmaktadır. Yani bunu her 20 kişide 1 kişinin disleksi olabileceği şeklinde düşünülürse, disleksinin toplumlarda nadir görülen bir durum olmadığı daha net bir şekilde anlaşılacaktır.
Okuyabilen bireylerin disleksili bir birey olamayacağı konusundaki inanış da yanlış bilinenler arasındadır. Disleksili bireyler kelimelerin şekillerini hafızaya alarak, tanıdık hikâyeleri ezberleyerek, ilk harflerden sonra tahminde bulunarak okuma yapma gibi farklı stratejilerle bir süreye kadar okuma yapabilmektedirler. Fakat hafızaları onları belli bir yere kadar yardımsız götürmektedir. Kelimelerdeki ses birimlerini kodlayamadıkları için kendilerine yabancı gelen kelimeleri okumakta, akıcılıkta problemler yaşayarak disleksinin belirtilerini gösterebilmektedirler. Bu durumda, disleksi sadece okuma öğrenememe problemi olarak algılanmamalı, disleksinin kişilerde farklı boyutlarda görülebileceği göz önünde tutulmalıdır. Örneğin, bazı disleksililer hiç okuyamazken bazıları okuyabilmekle birlikte okuduğunu anlayamamaktadır ya da kelimeleri karıştırarak okumaktadır.
Disleksinin sadece çocuklukta olacağı, yetişkinlerde disleksinin bulunmayacağı bir yanılgıdır. Disleksi yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Birey, çocukluğunda disleksinin bilinen belirtilerinden muzdarip olsun ya da olmasın disleksili bir çocuk, disleksili yetişkine dönüşmektedir. Ancak doğru tanılama, uygun ve zamanında eğitim, aile, öğretmen, arkadaş desteğiyle disleksili bireyler, okulda ve daha sonra yetişkinlikte başarılı bir birey olabilirler.
Disleksinin medikal bir teşhis ve tedavi ile iyileşme göstereceği anlayışı gerçeği yansıtmamaktadır. Disleksinin medikal bir tedavisi yoktur ve ilaç tedavisi ile iyileşemez. Disleksi, alanında uzmanlaşmış bireylerin uygulayacağı değerlendirme yöntemleriyle teşhis edilir ve eğitsel yöntemlerle müdahale edilir. Özel bir eğitim yapılmadan disleksi kendiliğinden düzelmez. Yani, disleksi müdahale edilemeyen bir öğrenme güçlüğü değildir. Müdahale yolları vardır, sadece bu müdahaleler medikal değil eğitseldir.
Psikolog Zeynep Demirturan
Bizimle İletişime Geçin
İletişim bilgilerinizi bırakın, hızlıca size dönüş yapalım, aklınızdaki soruları cevaplayalım.
Özel Öğrenme Güçlüğü (Disleksi), bireyin zekasına, yaşına ve eğitim düzeyine oranla okumada zorlanması ve istenilen düzeyde öğrenememesi olarak tanımlanır.
Dil ve konuşma güçlüğü, sözsel iletişimde yaşanan zorluklar, konuşmada anlam bozukluğu, ses bozukluğu veya artikülasyon bozukluğu şeklinde tanımlanabilir.
Çocuğun raporunda belirtilen durum neticesinde eğer bireysel eğitim için uygun görülmüşse, özel eğitim programı hazırlanarak bire bir eğitim sağlanabilir.
Grup eğitimlerimizde 5-10 kişilik özel sınıflarımızda hijyen(covid 19 önlemleri alnımşıtır.) şartlarına uyarak özel eğitim programı dahilinde derslerimiz gerçekleştirilir.
Keçiören, Pursaklar, Çankaya, Altındağ, Mamak, Saray, Yenimahalle, Demetevler, Etimesgut, Sincan, Eryaman.. Kısacası Ankara’nın her yerinden okulumuza gelen tüm öğrencilerimiz bizim için çok özeldir. Her öğrencimizle özel olarak ilgileniyor ve onların ihtiyaçlarına göre özel programlar oluşturuyoruz.
Özel Eğitim Ve Rehabilitasyon Merkezlerimiz Ankara'da birden çok şubesiyle, 2006 yılından beri desteğe ihtiyaç duyan öğrencilere, ihtiyaç duydukları alanlarda kişiye özel hazırlanmış eğitim programlarıyla bireysel eğitim vermektedir.